top of page
Ara

terapistin mevcudiyeti

  • Yazarın fotoğrafı: zeynepakbas
    zeynepakbas
  • 20 Ağu
  • 2 dakikada okunur

terapi odasında danışanın varoluşu yalnızca terapistin mevcudiyeti ile anlam kazanabilir. peki terapist nasıl mevcut olur?


sarsılmaz bir kaya gibi duruşu, sessizliğin içine gömülmesi, soğuk veya ulaşılamaz olması ile değildir. danışan ile birlikte, danışan için orada olabilmektir esas konum. danışanın bir adım ilerisinde veya gerisinde olmadan, danışanın gidebildiği kadar gitmektir. aslında terapistin mevcut oluşu yeterince iyi bir anneyi anımsatmaktır: mükemmel değildir ama, yeterince vardır- ne fazladır, ne eksik.


terapist hatalarıyla, kırılganlığıyla ve kusurluluğuyla seans odasında bulunur. bununla birlikte, empatik duruşu ile bir "kap" işlevi görerek danışanın ham olarak getirdiği kaotik malzemenin yükünü alır, olgunluğu ile dönüştürerek danışana geri verir. kohut'un “gıyabında içe bakış” dediği nokta tam da burasıdır. 


gıyabında içe bakış, danışanın içinden geçenleri terapistin kendi içine bakarak hissetmesi, algılaması ve canlandırmasıdır. terapinin özü buradan doğmaktadır: derinlemesine bir empati ile ötekine bakmak. danışanı iyileşmeye götüren yer burasıdır ve terapist ötekinin içinden geçenleri alabilmek için öncelikle kendi içinde neyin olup olmadığını bilmelidir. burada şu soru doğmaktadır: terapist kendi içindekiyle danışanın içindekini nasıl ayırt edebilir?


bazen danışan seans odasına büyük bir kızgınlık, öfke, hayal kırıklığı veya tam tersi bir biçimde terapisti idealize ettiği, her şeyin kusursuz olduğu bir anlatıyla gelir. yoğun aktarım karşısında kalan terapistin ise tarafsızlığını koruyarak danışanın getirdiği bu anlatıyı, danışanın hikayesi bağlamında irdelemesi beklenir. 


ancak her zaman böyle olmaz ve terapist, danışanın getirdiği malzemenin karşısında kendi duygusal tarihine dokunan izleri fark etmeden o anlatının içine çekilebilir. danışanın öfkesini kendine yönelik bir saldırı olarak algılayabilir, danışanın hayal kırıklığını kendi hatası sayabilir veya bildiği varsayılan özne olmayı kabul ederek ödüllendirici bir ebeveyn işlevi görebilir.


burası tam da karşı aktarımın ortaya çıktığı yerdir-mevcudiyetin kırıldığı, terapötik tarafsızlığın işgale uğradığı fakat onarılması mümkün olan o yer. böyle bir noktada terapist, kendi erken çocukluk deneyimlerinin canlanmasıyla ortaya çıkan duygulanım ve düşünceleri danışanın gerçekliği olarak kabul ederek nesnellikten uzaklaşır. 


kendi deneyimini danışanınkinden ayıramayan terapist, çarpık bir algılayışın ardından giderek danışana faydalı olmayacak müdahalelerde bulunur. burada terapistin kendi analiz sürecinden geçmesinin, gerekli noktalarda süpervizyon almasının ve şu anda “mevcut” olabilmesinin önemi gün yüzüne çıkar.


mevcudiyetin önemli öğelerinden biri de şimdi ve burada ilişkisinin izini sürmektir. dinamik terapide kullanılan “şu anda aramızda ne oluyor?” sorusu bu ilişkiyi anlamanın incelikli biçimlerindendir. 


bazen terapi odasında sessizlik, gerginlik, öfke gibi rahatsız edici olan duygular hissedilebilir veya danışan kaygılanarak ilkel savunmalarını ortaya koyabilir. bu durumlarda çağrışım akışını kesintiye uğratmaktan çekinmeden dikkati nazikçe şu ana çevirmek ve bunun üzerine düşünmeye davet etmek bizi danışanın gerçekliğine götürecektir.


ve son olarak, terapistin mevcudiyeti mükemmel ve kusursuz olmasa da danışanın iç dünyasına empatik bir duyarlılıkla eşlik edebilen, kendi sınırlarının ve deneyimlerinin farkında olan, seans içinde olup biteni yalnızca gözlemleyen değil, aynı zamanda dönüştüren bir varoluş biçimidir.

 
 
 

Yorumlar


© 2025 by An Psikoloji

bottom of page