terapistler dedektif midir?
- mahmutgenc
- 23 Ağu
- 2 dakikada okunur
yaygın birçok kendini gerçekleştirme, erginleşme yolu olsa da sanıyorum ki halk arasında bunlardan en itibarlı olanı entelektüel olmaktır. metinler okumak, uzmanlaşmak ve benzer birtakım eforlarla bilen özne konumunda olmak, birçoğu için erginleşmenin temel şartlarıdır. fakat bilgiyi yaşantılamak, onunla ilişkilenmek ve onu duyumsamak pek ortalıklarda dolaşmaz. böylelikle bilen özneye dair toplumun erginleşme beklentisi karşılanmaz: “biliyor ama yine de berbat biri” ya da eskinin deyimiyle “ilim yüklü merkep”.
bazen terapi odasına bir danışan gelir, size merhaba der ve yaşam öyküsünün en travmatik anlarını bir çırpıda anlatıverir. büyük bir soğukkanlılıkla, adeta okuduğu bir romandan bahseder gibi tüm olanları detaylarıyla birlikte hiçbir duyguya girmeden odanın ortasına kusar. durdurup birtakım sorular yöneltseniz de danışan pek oralı olmadan görevini ifa etmeye devam eder. tıpkı bir entelektüelin dünyadaki tüm kötülüklerin tarihsel süreçlerini ve geldiği noktayı bilmesine rağmen, onurlu insan olmaya dair, etik özne olmaklığa dair doğaçlama tiradlar atabiliyor olmasına rağmen anlatısıyla uyuşmaz bir karakteri bedeninde taşıyabilmesi gibi.
yaygın yanlış anlaşılmalardan biri olan terapi odasında terapistin bir gizemi çözmeye çalışan dedektif rolü de buradan gelmektedir. terapist odadaki danışanın sırrını danışana teslim etmeye çalışan ve teslim edince de işini layıkıyla yapmış olan biri sanılır. burada hakiki bir soru vardır, terapist danışanın sırrını danışana fark ettirdikten sonra danışan bununla ne yapacaktır? bir şeyi biliyor olmak o şeye dair tam olarak ne sağlar?
terapist danışanı kendi gerçekliğine yaklaştırmayı amaçlamaz, bu çok değerli olsa da yalnızca bir araçtır. bu araçla birlikte danışan artık erginleşmeye hazır hale gelir. şayet kendi gerçekliğine yakınlaştı ve onu duyduysa, artık onun için dünya ve algının kapıları tedricen yeniden kurulur. savunmalarını, acılarını, kırgınlıklarını yalnızca bilmeyen aynı zamanda bunların getirdiği duygu habitatında varlık gösterebilen bir erginleşmiş özne formuna kavuşur. bunun için terapi odasında danışan ve terapist arasındaki ilişki danışanın dünyayla kurduğu/kuracağı ilişkilerin bir prototipidir.
kurulan bu ilişki ile danışan artık dünyayla nasıl ilişki kuracağını deneyim yoluyla anlamış olur. bir terapistin, yani bir ötekinin eşlikçiliğinde kendini analiz etmiş ve çıktılarıyla yüzleşmiş olarak yalnızca kendisine dair bilgileri toplamış değil, bu bilgiler nezdinde ötekiyle arasında bir dinamik oluşturmuştur. dolayısıyla şayet bir “iyi” olma hali varsa, ona bir sırrı çözmekle değil, o sırrı heybeye alıp ilişki kurmakla ve yaşantılamakla ancak ulaşılabilir. tıpkı bilgi sahibi ve bilge biri olmanın arasındaki bilgiyi yaşantılama katalizöründe olduğu gibi. aksi halde entelektüel kişi, şeyleri bilerek ne yapmaktadır? ya da danışan, kendi sırrını çözdükten sonra onunla ne yapacaktır?
Yorumlar