istanbul bizi ne zaman kollayacak?
- mahmutgenc

- 2 gün önce
- 1 dakikada okunur
winnicott bir bebeğin gelişimi için nasıl bir “kucak çevresi” tarif ediyorsa, bir şehir de aynı şekilde bireyi ya taşıyor ya da yutuyor. winnicott’a göre bir bebeğin gelişimi, onun çevresini nasıl deneyimlediğiyle başlar. Birey, önce tutulur; taşınır, ona nesneler sunulur ve güvenle dener, düşer, yeniden dener. Peki ya bir şehir de aynı şekilde bizi taşıyorsa? çocuk için “kucak” neyse, yetişkin için de şehir odur belki de. Sırtımızı yasladığımız, içine karıştığımız, bize bir yer açan o çevre… ama bazı şehirler taşımaz, tutmaz. Sadece maruz bırakarak kendi ritmine katılmamızı bekler. Şehir, bir vitrin gibi düzenli; ama dokunamadığımız, içinde yaşayamadığımız bir vitrin. insan, temas kuramadığı yerle nasıl bağ kurabilir? şehir "nesne" sunmuyor artık; seçenek kusuyor. Birey “kendi bedenini denemek isteyen bir çocuk”sa, istanbul bunu istemiyor. Düşmemize, oyalanmamıza, anlam aramamıza tahammülü yok. ya alışır, hızlanır ve uyum sağlarız -ya da yavaşlar ve siliniriz.şehir bizi sevdiği için değil, bizden kazandığı için hatırlıyor. Biz ne zaman bu şehirde tutulmuştuk en son? bu şehir bizi tutabiliyor mu? karaköy bize ne yapıyor? yer yön gösteriyor mu? bir kucak, bir meydan sunuyor mu? kat-otoparkı üzerimize mi yıkıldı? sahilde bize alan açıldı mı otellerden izin alınıp? istanbul bizi ne zaman kollayacak? -winnicott, berlin duvarları makalesinden ve cristopher bollas, çağrışımlı nesne dünyası isimli kitabından bir esinlenme metnidir.
@yapikrediyayinlari toparlayıcı: @mahmutfanyagenc
Düzenlendi · 15h




Yorumlar